ADRES
Barbaros Mah. Şebboy Sok. No:4
Pk: 34746 Ataşehir - İstanbul

TELEFON
+90 216 570 50 00

E-POSTA
[email protected]

KEP
[email protected]

Hayat denilen kavga

6.11.2017

                                                             

Sınıf mücadelesinin en yoğun hissedildiği yıllara doğmuş Tarık Polat. Emek, alın teri nedir, bilerek büyümüş. Çeliğin ısıtılıp, soğutulması gibi eylemlerde, mitinglerde güçlenmiş, sınıf bilincinin oluşmasında örgütlenmenin önemini anlamış. Ve bugün de hâlâ sendikal mücadelede ve davasını Ataşehir’de büyütüyor. 

Kars’tan çıkan Doğu Ekspresi gibi yollara düştü Polat Ailesi 1959 yılında. Bilmedikleri koca şehir İstanbul’da hem hayat hem de emek mücadelesi verdiler yıllar yılı. Sömürüye karşı hak aramak için tüm ailesi gibi yıllarca sendikal çalışmalar içinde olan Tarık Polat şimdi mücadelesini Ataşehir Belediyesi’nde, Ataşehirliler için sürdürüyor. Polat’tan 59 yıllık hayat ve özgürlük hikâyesini dinliyoruz: 

Tarık Polat nerde, ne zaman doğdu?

1958, Kars doğumluyum. Babam demiryolcu olduğu için ben bir yaşında iken İstanbul’a, Haydarpaşa’ya geldik. Annem okuma-yazma bilmezdi ama tam bir Osmanlı kadınıydı, babam ise mütevazı bir memur… İşe yürüyerek gider gelir, her akşam küçük torbasında birkaç parça yanmış kömür getirirdi. O kömür ile ısınırdık. Beş çocuğunu büyük zorluklarla yetiştiren emekçi bir babaydı. Böyle bir yaşam mücadelesi verirken okuma şansımız olmadı. Hayat okulunu demiryolları çıraklık okulu ile destekleyebildim. Babamdan aldığım feyzle kendime bir yol seçtim. 16 yaşında siyasete, 18’de de sendikal faaliyetlere başladım. Daha çocuk yaşlardaydım, 1 Mayıs Mahallesi’nde insanlar gecekondu yapsınlar diye, az kiremit, tuğla taşımadım. 

Yıllar zorlu da geçse her çocuğun mutlaka bir gelecek hayali vardır. Siz nasıl bir dünya düşlemiştiniz?

Hayat her zaman size istediklerinizi altın tepsilerde sunmuyor maalesef. Onu bırakın, biz geleceğe dair hayal kuramayacak kadar zorlu bir hayat yaşadık diyebilirim. 1950’lerde iktidar olan parti nedeniyle rahmetli dedem urgan iple bağlanıp meydanlarda sürüklenmiş, haksız yere tüm ailem cezaevine kapatılmış, işkenceler görmüş. Ülke de, bizler de bu buhranlı yılların ardından kolay kolay toparlanamadık tabii. Hem hak, hem de yaşam mücadelesi nedeniyle bizlere hayal kurmayı unutturdular. 

Peki, bu mücadele nerede, nasıl başladı?

İş hayatıma İBB’de Köprüler Müdürlüğü’nde işçi olarak başladım. Sendika ile tanışmam o döneme denk gelir. 24’ümde girip emekliliğime kadar çalıştığım TCDD, bizim ailede adeta gelenek, ata mirasıdır. Dedemden babama, babamdan da bizlere kaldı. Bu dönemde de sekiz yıla yakın Liman İşçileri Sendikası’nda, ayrıca Devrimci İşçiler Konfederasyonu’nda temsilcilik yaptım. 

Genç yaşınızda sizi hak mücadelesine ne itmişti?

Her dönem olduğu gibi o yıllarda da işçinin hakları sömürülüyor; patronlar hep daha fazlasını kazanmak isterken emekçiyi göz ardı ediyordu. Sömürü düzenine karşı, mücadeleci bir gelenekten gelen aile yapısına sahiptim ve zaten tersi olması da beklenemezdi. Emeğin mücadelesini vermek için benim de bir yerden başlamam gerekiyordu. O dönemin şöyle de bir özelliği vardı ki, sendikasız emekçi neredeyse yoktu. Ayrıca Türkiye’de bu mücadeleyi yürüten çok önemli insanlar vardı. DİSK’in içerisinde Abdullah Baştürk, Kemal Türkler, Murat Tokmak, Muhbir Zırhlıoğlu, Fehmi Işıklar… Sömürüye karşı bu ülkede direnen bir grup 68 kuşağı vardı. Bizler emek ile mücadelenin yolunu, haklı ile haksızın farkını, toplumsal mücadelenin önemini onlardan öğrendik ve yüzümüzü o yöne çevirdik. 

Hak ve emek o gün ne ise bugün de aynı ama verilen mücadele ve direniş farklı…

O yıllarda DİSK zamlara karşı bir eylem planı hazırladığında ya da greve gittiğinde arkasına yüz binlerce insanı alabiliyordu. En basiti bugünkü eğitim sistemi 80’den önce olsaydı, on binlerce öğretmen sokaklara dökülürdü. Şimdi buna cesaret edebilecek ne sendika ne de vatandaş kaldı. Çok mücadele verildi, ama şimdiki duruma baktığımda bu uğurda canını verenler boşuna mı yaptı bu mücadeleyi, diye üzülüyorum. Artık sendikaların hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırdılar, en basiti sınıf bilinci yok oldu. Sendikaların hepsini bertaraf edildi, varlıkları sadece kâğıt üzerinde devam ettiriliyor. 

Ülkenin şu an içinde bulunduğu duruma baktığınızda geçen yıllarınız ve mücadeleniz için pişmanlık duyuyor musunuz?

Hayatım boyunca emek kavgası halindeydim ama geçmişe dönüp baktığımda yaşadığım hiçbir pişmanlığım yok. Belki de pişmanlık diyebileceğim tek konu aileme ayıramadığım zaman… Eşim bir ilaç fabrikasında işçiydi. Ağabeyi ile teyzemin oğlu bizim birbirimize uygun olduğumuzu düşünerek tanıştırdılar ve 1983 yılında evlendik. Yanımda güçlü bir kadının olduğunu bilmek belki bana başkaları için yaşamak konusunda rahatlık vermiş olabilir. Çünkü üç çocuğumuzu neredeyse bir başına büyüttü diyebilirim. Kirlenmiş dünyaya pırlanta gibi üç evlat yetiştirdi.

           

 

Peki, sendika çalışmalarında edindiğiniz birikim ile Ataşehir Belediyesi’nde neler yapıyorsunuz?

TCDD’den emekli olduktan sonra dekorasyon işi ile ilgilendim. Sonra da yollarımız belediye ile kesişti. Belediye çalışmalarına da uzak bir insan değilim. 1989-94 yılları arasında Üsküdar Belediyesi’nde meclis üyeliği yapmıştım. Orada edindiğimiz deneyimler ile Ataşehir Belediyesi’nde, ilçemiz sınırları içerisindeki STK’lar ile görüşüp, onların eksikliklerini, taleplerini alıp, gerekli yerlere iletiyorum. Tabii bu bir süreci kapsıyor, takibini de yapıyoruz. STK’lar ile el ele vererek neler yapabiliriz, onları konuşuyor, ortak projeler üretmeye çalışıyoruz.  

Bizim, adalet bilincinin olduğu her kurum ile birlikteliğimiz vardır, bunların en önemli temsilcilerinden biri de Ataşehir. Bir sandalye ile alınan belediye, şu an ülke çapında bir marka oldu. Bunun mimarı da Belediye Başkanımız Sayın Battal İlgezdi’dir. Sekiz yıl çok uzun bir süreç değil ama Ataşehir’deki değişime bakıldığında az zamanda ne kadar büyük işler yapıldığını görmek çok da zor olmamalı. İlçemiz parkları, kültür merkezleri, tertemiz sokakları ile bir yaşam merkezi haline geldi. 

BEN ÇOCUKTUM, İSTANBUL…

Biz şanslı olanlardanız, çünkü İstanbul’un yaşanılır olduğu yıllarda, ayağımız toprağa basarak büyüdük. Salacak’ta ağaçların altında oturduğumuz günleri çok özlüyorum. Şimdi belki hayal gibi ama yeşillikler içinde top koşturur, denizden midye çıkarırdık. Bugünün İstanbul’unda her yer beton, deniz de buna dâhil… O günlere, çocukluğuma duyduğum özlem gibi birkaç yıl sonra Cumhuriyete de özlem duymak istemiyorum, artık mücadelemiz bunun için. Bizler Ataşehir’de bir yandan Cumhuriyeti bertaraf etmeye çalışan zihniyete mücadelemizi sürdürürken, bir yandan da yeni neslin bu bilinç ve sevgi ile yetişmesi için çabalıyoruz. Mesela şu günlerdeki en büyük heyecanım, Atatürk Mahallesi Meydanı’ndaki direğin yerine yapılan Atatürk Büstü’nün tamamlanmasını beklemek. 

 

Röportaj: Simay GÖZENER

Burada Düşler Gerçeğe Dönüşüyor! | Ataşehir Belediyesi

ADRES
Barbaros Mah. Şebboy Sok. No:4
Pk: 34746 Ataşehir - İstanbul

TELEFON
+90 216 570 50 00

E-POSTA
[email protected]

KEP
[email protected]

Burada düşler gerçeğe dönüşüyor!

9.5.2014

 Burada Düşler Gerçeğe Dönüşüyor!

Engelli ve sosyal dezavantajlı gençlere kültür ve sanat alanında ücretsiz eğitimlerin verildiği Düşler Akademisi, engellilere her alanda destek veren Ataşehir Belediyesi’nin katkılarıyla Batı Ataşehir’deki binasında hizmet vermeyi sürdürüyor.

Düşler Akademisi Koordinatörü Pınar MESERİ ile yaptığımız röportajda akademinin çalışmalarından ve engelliler için gerçekleştirdikleri projelerinden söz ettik.

Bize Düşler Akademisi’nden bahseder misiniz? Burada neler yapıyorsunuz?

Düşler Akademisi Projesi, Alternatif Yaşam Derneği’nin 5 yıl önce sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçti. Engelli ve sosyal dezavantajlı bireyleri sanat yoluyla topluma kazandırmak hedefiyle çalışmalarına başlayan akademimiz yoğun talep görüyor.

Batı Ataşehir, Beşiktaş ve Antalya’nın Kaş ilçesinde olmak üzere toplam üç şubede hizmet veriyoruz. Batı Ataşehir Şubesi haftanın 7 günü açık, 6 günü atölye çalışmaları var. Düşler Akademisi yıl boyunca okullarla birlikte açılıyor ve aynı zamanda sona eriyor. Atölye çalışmalarımızın tamamı ücretsiz.

Dans, pandomim, ritm, resim, drama, enstrüman gibi sanat atölyelerinin yanında, mutfak, yoga ve işaret dili eğitimlerinin verildiği atölyelerimiz de bulunuyor.

 

 

Ayrıca düzenli olarak hem çocuklara hem de ailelerine rehabilitasyon hizmeti veriyoruz. Ama önceliğimiz, biz bir sanat akademisiyiz. Ve temel ilkemiz insan ayrımı yapmayıp, herkese eşit davranmak.

Toplam ne kadar öğrenciniz var?

Tüm şubeleriyle birlikte yaklaşık 400 öğrencimiz var. 

Çocukları atölyelere nasıl yönlendiriyorsunuz?

Öğrencimizi önceden görmek istiyoruz. İlk başta onların neye yeteneği varsa ya da neye ilgi duyuyorsa ona göre sınıflara yönlendiriyoruz.

 

Çalışmalarınızla ilgili daha detaylı bilgi alabilir miyiz?

Engellilere fırsat tanımak çok önemli, onlarda bizler gibi çalışıp başarılı olabilirler. Zaten bizim bu kadar ilgi ve talep görüyor olmamızın nedeni, aileler gerçekten artık hastanelerden sıkılmışlar. Çocuklarının bir şeyler yapabildiklerini görmek istiyorlar. Bizler burada bu imkanı yarattığımız için, bu kadar çok talep görüyoruz.

Kaş’ta engelli arkadaşlarımıza hem sanatla iç içe olup, hem de spor yapabilecekleri imkanlar sunuyoruz. Bu şubemiz 13 dönümlük bir arazi içinde yer alıyor. Burada çocukların sanatla iç içe olup, spor yapabilecekleri, ata binebilecekleri, dalış yapabilecekleri, eko çitlikte tarımla, toprakla haşır neşir olabilecekleri doğal bir ortam yarattık. Daha önce her yaz kamp için farklı bir yer seçiliyordu ama artık arkadaşlarımız yaz-kış, 12 ay boyunca kamp yapabilecekler.

Düşler Akademisi’ninde kendi içinde ürettiği alt projeleri bulunuyor. Müzik ve dans gurubumuz, düşler mutfağımız var. Müzik gurubumuzda vokal ve perküsyonda görme engelli arkadaşlarımız var. Her ay Babylon’da konser veriyor ve bu işten para kazanıyorlar. Düşler mutfağı, birçok kurumsal firmanın toplantılarına catering hizmeti veriyor. D-film adını verdiğimiz grubumuzda, video, klip ve fotoğraf çekimi yapıyoruz. Yani bir firma bizden bu üç alanda (konser, catering ve fotoğraf, video, film çekimi) hizmet alabiliyor. Bu projelerden elde edilen gelirle, bünyemizde çalışan engellilerin maaşları ve sigortaları ödeniyor. Bize bağışta bulunmak isteyen bir kurumdan para kabul etmiyoruz. Bu kurumlarla ancak bir proje gerçekleştirmek zorundayız. Bizi biz yapan en önemli şeylerden biri bağış kabul etmememiz.

 

 

Yakın gelecekte ilk hedefiniz nedir?

Kaş’taki projeyi istediğimiz noktaya getirmeyi amaçlıyoruz. Uzun yıllardır devam eden ancak her yıl farklı iller seçilerek gerçekleştirilen kamp organizasyonu, artık Kaş’taki arazide sağlanan olanaklarla sürekli hale gelecek. Buradaki amaç projede yer alan kişilerin ebeveynlerinden ve evlerinden ayrılarak, tek başlarına seyahat edebilmelerini sağlayıp, doğal yaşama dahil olabilmelerine imkan tanımak.

 

Akademiye gönüllülerin ilgisi nasıl? Gönüllülere yönelik bir eğitim çalışmanız var mı?

Türkiye’de üniversiteler ve liseler bazında, en çok öğrencinin gönüllü olarak görev aldığı sivil toplum örgütüyüz.

Öğrencilerimizin okullarında sosyal sorumluluk dersleri bulunuyor. Burada bizlerle birlikte doldurmaları gereken zorunlu saatler var. Geçen dönemimizi 3500 saatlik gönüllülük saati rakamıyla sonlandırdık, yani öğrencilerimiz 3500 saat bize destek vermişler. Ancak ne mutlu bize dedirten bir durum var ki; öğrenci arkadaşlarımızın çoğu buradaki zorunlu saatlerini dışında da arkadaşlarımızın yanında olmaya devam ediyor. Çünkü öğrenciler ve engelli arkadaşlarımız arasında bir bağ kuruluyor. Örneğin mutfağımız bir kurabiye siparişi aldığında, kimi gönüllümüz kurabiyelerin yapımına yardım ederken, bir diğeri onları kutulara yerleştiriyor. Ya da müzik gurubumuzun konserinde, onların eşyalarını taşımaktan tutun da, sahneye çıkmalarına kadar çoğu aşamada gönüllülerimiz yardımlarını esirgemiyor. Bütün gönüllülerle tam bir imece usulü çalışıyoruz, bu da bizi inanılmaz mutlu ediyor.

Öğrenciler dışında, ev hanımlarından da gönüllü olmak için çok talep geliyor. Gönüllülerimize “Engellilere Doğru Yaklaşım Eğitimi” veriyoruz. Burada istediğimiz ve önem verdiğimiz tek şey ayrım yapmamak, onlarla herkesle kurduğumuz gibi iletişim kurmak. Gönüllülerimizden her zaman arkadaşlarımıza bu şekilde yaklaşmalarını rica ediyoruz.

 

Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?

Elbette, değinmeden geçemeyeceğim. Ataşehir Belediye Başkanı Sayın Battal İLGEZDİ bizim en büyük destekçimiz. Binamıza onun sayesinde kavuştuk. Ayrıca Ataşehir Belediyesi öğrencilerimize ücretsiz servis imkanı da sunuyor. Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü ise belediyeye gelen engellileri çalışmalarımızdan haberdar edip, bize yönlendiriyor. Başkanımız Sayın Battal İLGEZDİ’ye sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

Pınar MESERİ kimdir?

Gönüllü olarak Düşler Akademisi’nin Koordinatörlüğü’nü yapıyor. 13 yıldır engellilerle birarada bulunuyor ve son bir buçuk yıldır da burada gönüllü olarak çalışıyor.

 

 

 

 

 

Şafak, 16 yaşında, iki senedir Düşler Akademisi’nin öğrencisi. Resim atölyesinde pastel boyayla resim yapmayı çok seviyor.

 

Düşler Akademisi

Adres: Barbaros Mah. Fesleğen Sok.

Tel: 0 216 688 3153

www.duslerakademisi.org

Röportaj: Sevil Yılmaz 

Fotoğraflar: Melike Şengül